4 Haziran 2015 Perşembe

Stajyer mi Baş Belası mı?


 
Bugüne kadar stajyerleri birer değer olarak görüp, onlara sahip çıkılması gerektiğini düşünürken, artık stajyerlere çay kahve taşıtıp fotokopi çektiren, onlara köle gözüyle bakan şirketlere hak vermiyor değilim.

Şaka bir yana, staj boyunca fotokopi çektiklerinden yakınan stajyerlerin çok da masum olduklarını artık düşünmüyorum.

 Aşağıda maddelendirdiklerim ne yazık ki tamamen yaşanmış olaylara dayanıyor.

Stajyerler, stajın ilk iş deneyimleri olduğunun farkında bile değiller.

Stajı bir zorunluluk olarak görüyorlar.

Staj yapmak istedikleri alanı bilinçsizce seçiyorlar.

Stajın iş hayatına atılmak için bir basamak olduğunun önemini kavrayamamışlar.

Çok isteksizler.

Sorumluluk almak istemiyorlar.

Çalışanların deneyimlerinden yararlanmak akıllarına bile gelmiyor.

Staj yaptıkları kurumda potansiyel aday olduklarının bilincinde değiller.

Dört gözle staj süresinin bitmesini bekliyorlar.

Kendilerine görev verilmeden bir şey talep etmiyorlar.

Verilen işleri küçümsüyorlar.

Ellerinden telefon düşmüyor.

Çekingenler.

Saygılı değiller.

Sektörel bilgileri çok zayıf. Araştırmıyorlar.

Özellikle uzun süreli stajyerler kaçmak için sürekli izin alıyorlar.

Şirketin dress- code’una uygun giyinmiyorlar.

“Nasıl olsa şirketin maaşlı çalışanı değilim.” düşüncesiyle geç geliyorlar.

Sürekli çok sıkıldıklarından şikayet ediyorlar.

 
Stajyerler  “ Offf fotokopileri hep de bana çektiriyorlar!” demek yerine,“ Neden bu fotokopileri bana çektiriyorlar?” sorusunu kendilerine sorup, öz değerlendirmelerini lütfen yapsınlar.

 

 

13 Mayıs 2015 Çarşamba

Bir Avuç Kömür Uğruna




Bir avuç kömür uğruna hayatını kaybeden 301 can…

301 baba, 301 anne ve onlarca çocuk…

Bugün Manisa’nın Soma ilçesinde yaşanan maden kazasının birinci yıl dönümü.

Tam bir sene önce bugün Soma’daki kömür madeninde çıkan yangın nedeniyle 301 madenci hayatını kaybetti.

Ve Soma faciası Cumhuriyet tarihinin en çok can kaybı ile sonuçlanan iş kazası olarak kayıtlara geçti.  

İş Güvenliğini ne yazık ki sadece büyük iş kazalarında hatırlıyoruz.

Oysa ki iş Güvenliği artık hepimizin sorunu.

İş Güvenliği sadece bir bakanlığa yüklenen bir konu olmamalı. Bir devlet politikası olmalı.

Öz eleştiri yapıp bakış açımızı değiştirmeliyiz.

Artık günü kurtarmak yerine kalıcı çözümler almalıyız.

Geçmiş iş kazalarından ders çıkarmalıyız.

Kazalar olmasın!

İnsanlar ölmesin!

Çocuklar yetim kalmasın…

17 Nisan 2015 Cuma

Haftasonu


Herkese merhabalar,
Bu hafta sonu ben ve bir çok blogger arkadaşım Türkticaret.net’in Bursa’daki ofisini ziyaret ediyor olacağız.

Nazik daveti için Türkticaret.net İnsan Kaynakları Müdürü Seyhan Hanım’a da çok teşekkür ederim.

Bakalım ofisleri anlatılanlar kadar yaratıcı mıymış? J

Güzel bir gün dileğiyle,

Nigar

10 Nisan 2015 Cuma

İnsan Kaynakları Yöneticisi Mobbing Yaparsa

Satınalma Departmanında çalışıyorsunuz ve yöneticinizin size mobbing yaptığını düşünüyorsunuz. Önce yöneticinizle görüşürsünüz, sıkıntılarınızı dile getirirsiniz. Sorun çözülmezse olaya müdahale etmesi için İnsan Kaynakları Departmanının kapısını çalarsınız.

İnsan Kaynakları Departmanında çalışıyorsunuz ve yöneticiniz size mobbing yapıyor. Kimin kapısını çalarsınız?

Mobbingden bahsediyoruz, mobbinge uğrayan mağdurlardan bahsediyoruz, mobbinge karşı İnsan Kaynakları Departmanının alması gereken tedbirlerden bahsediyoruz ama İnsan Kaynakları Departmanlarında çalışanların da mobbinge mağruz kalabileceği aklımıza gelmiyor.

İnanması güç ama gerçek. İnsan Kaynaklarında çalışan pek çok kişi yöneticisi tarafından mobbinge mağruz kalıyor. İk yöneticisi, çalışanının kendisini kimseye şikayet edemeyeceği ve yönetimin arkasında olduğu düşüncesiyle mobbingi rahat rahat yapıyor. Çalışan da derdini anlatacak kimse olmadığı için çaresiz bir şekilde işinden ayrılıyor.

Ben de “ Mobbing benden sorulur. “ diyen eski yöneticim tarafından mobbinge mağruz kaldım. Yanlış anlayıp anlamadığımdan emin olmak için ilk birkaç ay gözlemledim. Davranışlarının sistematik bir şekilde beni psikolojik olarak yıpratmak, işimden soğutmak olduğundan emin olduğumda ise kendisiyle konuştum. Mobbing olduğunu düşündüğüm davranışlarını, olayları tek tek dile getirdim. Tabi ki kabul etmedi. Hatta benim ona mobbing yaptığımı idda etti. ( trajikomik J ) Eski yöneticimin mobbing yaptığı ilk kişi ben değildim ve övünerek anlattığı mobbing hikayelerini de çok iyi biliyordum. Psikolojik olarak yıprandığımı fark ettiğimde işimden istifa ettim.

İnsan Kaynakları Departmanlarında mobbingin önüne geçebilmek için neler yapılabilir?
Yönetim, çalışanlarından kaçmamalı. Üst yönetimin sadece bölüm müdürleriyle görüşmesi bu ve buna benzer sıkıntılara neden olabiliyor. Bunun önüne geçmek için üst yönetim düzenli aralıklarla çalışanla bir araya gelmeli, onlarla sohbet etmeli, onları dinlemeli.

Pek çok İnsan Kaynakları Departmanı işten çıkış mülakatı yapmaya başladı. Ancak çalışan İk yöneticisinin yaptığı mobbing yüzünden ayrılıyorsa işten çıkış mülakatını kim yapacak? Üst yönetimden birinin ya da onu görevlendirdiği kişinin mülakatı yapması daha uygun olacaktır.

Disiplin Kurulu, Yıllık İzin Kurulu, İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu varsa Mobbing Kurulu neden olmasın? Mobbingin önüne geçmek ve kontrol mekanizması oluşturmak için yönetimden de kişilerin üye olduğu, düzenli aralıklarla toplanan bir Mobbing Kurulu oluşturulabilir.

“ Çalışan Memnuniyet Anketi “ ne mobbingle ilgili sorular da mutlaka eklenmelidir.

Peki; siz mobbinge mağruz kaldınız mı?

Mobbingsiz bir gün dileğiyle,

Nigar

▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀
Twitter: @nigaratay


6 Nisan 2015 Pazartesi

Başarı Nedir?



Başarı nedir?

Başarı zengin olmak mıdır?

Ünlü olmak mıdır? 

Güçlü olmak mıdır?

Başarılı insan deyince özel yetenek gerektiren olağanüstü işler yapan kişiler akla gelir. Medyada daha çok; zengin iş adamlarının, dünyaca ünlü profesyonel golfçülerin, Hollywood yıldızlarının, çok satan yazarların, güçlü politikacıların başarı hikayelerini gördüğümüz için çok az özel insanın başarılı olabileceğini düşünüyoruz. Ancak başarı sadece zengin ya da ünlü insanlara özgü bir şey değildir. Başarı hikayelerini duymasak da sıradan insanlarda başarılı olabilirler.

Başarının yapı taşları; harekete geçmek, tutku ve sürekliliktir.

Başarılı insanlar bir şeylerin kendiliğinden olmasını beklemezler, amaçlarına ulaşmak için harekete geçerler. Çünkü başarı hiçbir zaman altın tepside gelmez.

Başarı;  istediğin bir şeye ulaşmak ya da daha önce sahip olmadığın bir şeye sahip olmaktır. Başarı ulaşılabilir hedefler koymakla başlar. Bu hedeflere ulaşabilmek için de tutkunun olması gerekir. Tutku; insanların amaçlarına ulaşabilmesi için daha çok çalışmasını, daha çok öğrenmesini, daha çok fırsatı avantaja çevirmesine olanak sağlayan bir enerjidir.

Bazı insanların ulaşılabilir hedefleri vardır fakat hayallerinin gerçekleşmesini sağlayacak tutkuları yoktur. Bazı insanların da tutkuları vardır ama belirli bir hedefleri yoktur. Hayalden hayale koşarlar. Sonuç olarak hepsi başarısız olurlar.

Bütün çocuklar hayata büyük bir tutkuyla başlarlar. Bebeklerin emeklemek, ayağa kalkmak ve yürümek için gösterdikleri tutkuyu, uğraşı düşünün. Tekrar tekrar düşmelerine rağmen yürüyene kadar denemeye devam ederler. Peki, bebeğin başarıya ulaşmasının sırrı nedir? Süreklilik! Süreklilik engellere ve başarısızlıklara rağmen amaçtan sapmadan, yılmadan tekrar tekrar denemektir.

Başkalarının başarı hikayelerini taklit etmeyin. Kendi başarı hikayenizi yaratın.
Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.  Peki, senin başarı hikayeni ne zaman duyacağız?


Kaynakça: Inside Reading. (2009). New York : Oxford University Press 

1 Nisan 2015 Çarşamba

Erasmus Stajım


Staj başvurularının yapıldığı şu günlerde ben de kendi staj deneyimimden bahsetmek istiyorum.
2009 yılında henüz ikcı değilken, Ankara Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı son sınıf öğrencisiydim. Ya tercüman olarak kariyerime devam edecektim ya da İnsan Kaynakları alanına geçiş yapacaktım. Ama bir eksik vardı: Daha önce hiç iş tecrübem yoktu ve mezun olmadan önce çalışma hayatıyla ilgili bir fikrim olsun istiyordum. Bu eksiğimi nasıl tamamlarım diye düşünürken yolum Erasmus Stajla kesişti.

“ Erasmus Öğrenci Değişim Hareketliliği “ni biliyordum ama Erasmus Stajı ilk defa duymuştum. Staj yapılacak kurum, resmi yazışmalar, vize işlemleri gibi bütün işlemleri öğrenci tek başına yaptığı için fazla başvuru yapılmıyor bu yüzden de çok bilinmiyor. Özellikle gidilmek istenilen ülkede staj yapılacak uygun bir kurum bulmak, onlarla iletişime geçmek ve stajın kabul edilmesini sağlamak, kalacak yer ayarlamak gerçekten çok zor. Türkiye’de bile staj ayarlamak bu kadar zorken bir de Erasmus Stajın zorluğunu hayal edin. Beni de zorlayan noktalar bunlar oldu. Süreç o kadar uzadı ki son ana kadar bende gidebileceğimden emin değildim ama umudumu da kaybetmemiştim.

Dil Tarihten Hocam, o zamanlar DAAD ( Alman Akademik Değişim Servisi ) Müdürü de olan Nilgün Hocanın, bir dönem önceki 2 öğrencisine kurum bulmalarında ve resmi işlemlerde yardımcı olduğunu duymuştum. Stajyerler sadece vize işlemlerini kendileri yapmış, onun dışındaki tüm işlemleri, yurdun ayarlanması da dâhil Nilgün Hoca ayarlamış. Ben de bir umut Nilgün Hoca’nın kapısını çaldım. Ancak bir önceki dönem, kurum stajyerden memnun olmayıp böyle stajyerler göndermeyin deyince Nilgün Hoca staj konusunda kimseye yardımcı olmayacağını söyledi. Henüz başvuru yapmadan ilk hayal kırıklığını yaşamıştım. Moralim bozulsa da bu stajı yapmayı çok istiyordum ve denemeye de kararlıydım. İşin kötü tarafı sınıf arkadaşlarım da boşuna uğraştığımı düşünüyorlardı.  
Günlerce internetten kurumları araştırdım, pek çok şirkete onlarca mail gönderdim, yurt dışında yaşayan akrabalarımdan yardım istedim, kısaca elimden ne geliyorsa yapmaya çalıştım. Tam bir hafta sonra kuzenimden güzel haber geldi. Bir arkadaşının çalıştığı kurumla görüşmüş ve benim için staj yeri ayarlamış. Ben de okulumdaki AB Ofisiyle görüşerek staj başvurumu yaptım.

Tabi her şey böyle tozpembe olmuyor. Resmi yazışmalar, vize işlemleri, okulumun staj yapacağım kurumu kabul etmesi derken çok yorulmuştum.  Kimse yardımcı olmadığı için hepsini tek başıma yapmak zorunda kaldım. Almanya’dan evrakların geliş sürecinin uzaması da her şeyin tuzu biberi olmuştu. Arkadaşlarım moralimi bozmamak için söylemese de kimse gideceğime inanmıyordu. Son bir evrakın gelmesiyle başvurumu tamamlayıp, vizeye başvurdum ve uçak biletlerimi aldım.
Tek başıma gitmekten biraz korktuğum için  birçok arkadaşıma birlikte başvuru yapmayı önermiştim. Kimse uğraşmak istemediği için başvurmak istemedi ve o dönem staj için tek başvuru yapan ve giden ben oldum.

Ve mutlu son! Ta taam Almanya’daydım J
Ailem, teyzemlerin yanında kalmam şartıyla izin verdiği için mecburen teyzemlerde kalmıştım. Başta sıcak bakmasam da staj yaptığım kuruma yakın olduğu için teyzemlerde kalmam benim için de iyi oldu.

Stajım 3 aylıktı ve yanlış hatırlamıyorsam aylık 1000 Euro gibi bir hibe aldım. Paranın bir kısmını gitmeden önce, kalan kısmını da staj dönüşü kurumdan aldığınız staj başarı belgenizle alabiliyorsunuz. Bu hibeyle hemen uçak biletlerimi aldım. Teyzemlerde kaldığımdan yurt için para ödememe de gerek kalmamıştı. Aylık 1000 Euro çok fazla alışveriş yapmama rağmen bana yetmişti.
Stajla ilgili aklında ne kaldı diye sorarsanız: Çok az şey.  Ama profesyonel iş hayatının nasıl olduğu, farklı kültürlerle birlikte çalışmayı, yurt dışında işlerin nasıl yürüdüğünü gözlemledim ve olağanüstü tecrübeler kazandım.  En önemlisi de kendime olan güvenim arttı ve ne istediğime karar verdim.

Erasmus staj ilk iş tecrübem olmuştu. Bu kazandığım tecrübeler daha sonra iş bulmamda, diğer adaylardan bir adım öne geçmemde bana çok yardımcı oldu.
Bunun yanında Almanya’ya gitmişken Belçika, Hollanda gibi diğer Avrupa ülkelerini de görme fırsatım oldu.

Birkaç defa kayboldum,
Amsterdam’da gezerken kendimi birden Dünya Eşçinseller Günü ( Christopher Street Day ) yürüyüşünün tam ortasında buldum,

Hintlilerle Belçika’ya gittim,
Hollanda’da 2. el pazarından 50 Cent’e ilk UGG’ ımı aldım,

Belçika’da çikolatayı yeniden keşfettim,
Mimari şaheser kiliseler gezdim,

Çok güzel dostlarım oldu,

Koca bir günümü Köln’deki Çikolata Müzesinde (Schokoladenmuseum ) geçirdim,
Belçika’da param bitti,

Almanlar su yerine Mineralwasser içtiği için marketlerde su bulmakta zorlandım, çok susuz kaldım,
Erasmus Partiler süperdi,

Bürüksel sokak pazarlarını saatlerce gezdim,
Ünlü Oktoberfest’e katıldım,

Trafik kurallarına uymayı Almanya’da öğrendim.
Waffle aşkım Gent’de başladı,

Özetle, Erasmus Staj sayesinde harika bir 3 ay geçirdim.

 

 

25 Mart 2015 Çarşamba

Açık Ofiste Hayatta Kalmanın Yolları



Avrupa’yı Amerika’yı bilmem ama açık ofislerin Türk kültürüne uygun olduğunu hiç mi hiç düşünmüyorum.  Bazıları işi gücü bırakıp kim sevgilisiyle tartışmış, kim akşam yemeği mi yakmış, kimin maaşına haciz konmuş, kimin kaynanası dırdırcı, kim Trendyol’ dan ne almış bunlarla ilgileniyor. Kimisi de ofis babasının çiftliğiymiş gibi hareket ederek, arkadaşının 10 dakikada yapabileceği işi 3 saatte yapmasını sağlıyor.

Açık ofisler, takım çalışması yapması gereken departmanların fikir alışverişi yapabilmelerine olanak sağlıyor. Ancak birbirinden bağımsız işler yapan insanların aynı ofiste balık istifi yapılması da onların yaratıcılığını, verimliliğini öldürüyor.

Açık ofiste çalışanlar çalışma arkadaşlarına saygı duyarsa herhangi bir sorun olmaz. Ama ne yazık ki herkes bu kadar düşünceli olamayabiliyor. İşte bu yüzden açık ofislerde uyulması gereken kurallar yazılı olursa herkes bu kurallara uymak zorunda kalır, böylece çalışanların birbirini rahatsız etmesinin önüne geçilir.

Açık Ofiste Uyulması Gereken Kurallar

Ofisi paylaştığınız çalışma arkadaşlarınıza saygılı olun.

Özel eşyalarınızı kirli bir şekilde masanızda bırakmayın.

Başkalarını rahatsız etmeyecek seviyede, kulaklıkla müzik dinleyin.

Özel telefon konuşmalarınızı ofiste yapmamaya özen gösterin.

Hastayken özellikle gripken işe gitmeyin.

Sakız çiğnemeyin.

Klimayı / camı açarken arkadaşlarınızın da fikrini alın.

İş arkadaşlarınıza sorular sorarak çalışmalarını sürekli bölmeyin. Gerektiğinde e- mail gönderin.

Yöneticiniz hakkında atıp tutmayın.

Masanızı düzenli tutun.

Ağır kokulu parfüm sıkmayın.

Telefonunuzun çok sesli çalmamasına dikkat edin.

Sucuk ekmek gibi başkalarını rahatsız edecek kokulu yiyecekleri masanızda yemeyin.

Toplantıları çalışma masanızda düzenlemeyin. Toplantı odasını kullanın.


22 Mart 2015 Pazar

Mutsuzluk Virüsü



Bugünkü yazıma ilham veren arkadaş eminim herkesin ofisinde vardır. Bu arkadaşa Jack ismini verelim ve hikâyemize devam edelim.

Jack arkadaşımız çok mutsuzdur. Aslında kendisi sevgi doludur (!) ama onu bu hale işi getirmiştir. Jack işinden şikâyetçidir, yöneticisinden şikayetçidir, çalışma arkadaşlarından şikayetçidir, yemekten şikayetçidir, eşinden şikayetçidir, kaynanasından şikayetçidir, şikayetçidir de şikayetçidir… Uçan kuştan, her şeyden ve herkesten şikayetçidir Jack.

Jack’e sorarsanız onu değiştiren, mutsuz eden, hayallerini yıkan işiydi, yöneticisiydi, çalışma arkadaşlarıydı…  Oysaki işe yeni başladığında çok umutlu ve mutluydu. Zaman geçtikte tüm iş yükü Jack’e yüklendi çünkü onun hiç sesi çıkmıyordu. Onunla aynı işi yapan arkadaşları ondan daha fazla maaş alıyorlardı. Oysaki koskoca şirketin tüm yükü Jack’ın üzerindeydi. Diğer departmanlarda çalışanlar yatıyorlar, işlerini yapmıyorlar sadece ama sadece Jack çalışıyordu.

Sabah işe geldiniz, kahvenizi yudumladınız, büyük bir motivasyonla çalışmaya başladınız. Sizin mutlu olduğunuzu gören Jack hemen yanınıza gelir ve her şeyden ve herkesten şikâyet etmeye başlar. İşe yeni başladıysanız sonunuzun Jack gibi olmasından korkarsınız, “ Allahım nerden düştüm buraya. “ diye düşünmeye başlarsınız, insanlar hakkında ön yargılı olursunuz. Enerjiniz düşer, motivasyonunuz azalır. Farkında olmadan bir bakmışsınız siz de bir Jack olmuşsunuz.

Jack’in istediği de tam olarak budur: Diğer çalışanları da kendisi gibi mutsuz etmek. Çünkü kendisi mutlu olmadığı için başkalarının mutlu olmasına tahammülü yoktur. Mesela Jack’in yöneticisiyle arası iyi değildir bu yüzden diğer çalışanların da yöneticisiyle iletişiminin iyi olmasını istemez. Yöneticisinin arkasından atıp tutar, zamanında kendisine yaptığı mobbingden bahsederek çalışma arkadaşlarının da kendisi gibi düşünmesini mutsuz olmasını ister.

Ben Jack ve türlerinden uzak durmaya çalışıyorum. Sizde öyle yapın, severek yaptığınız işe olan inancınızı, hevesinizi hiç yitirmeyin. Jack’ların sizi mutsuz etmesine, motivasyonunuzu düşürmesine izin vermeyin ve “ Madem bu kadar mutsuzsun, hakkın yeniyor o zaman İ S T İ F A etsene! “ demekten çekinmeyin.




Yazıma ilham veren eski bir arkadaşımı buradan selamlıyor, kendisinin de artık mutlu olmayı denemesini ve mutsuzluk virüsünü başkalarına bulaştırmamasını diliyorum J

17 Mart 2015 Salı

Yeni Başlayanlar İçin Yöneticiyle İletişimi Güçlendirecek 18 Tüyo


 

Nasıl yardımcı olabilirim?
Bu, tüm yöneticilerin en çok duymak istediği cümledir. Böyle sorarak takımın bir parçası olduğunuzu, yardımcı olmak istediğinizi gösterirsiniz.

Problem değil.
Yöneticiniz sizden bir şey yapmanızı istediğinde hiç tereddüt etmeyin. Pozitif olun ve işi seve seve kabul edin.

Daha fazlasını öğrenmeyi isterim.
Böyle söyleyerek; yaptığınız işte uzmanlaşmak istediğinizi ve öğrenmeye hevesli olduğunuzu gösterirsiniz.

Nasıl geliştirebilirim?
Bu cümle özellikle performans görüşmelerinde kullanılmalıdır. Sizin yapıcı ve gelişime açık olduğunuzu gösterir.

Bu konuyla ben ilgilenirim.
Bu, gönüllüğünüzü ve liderlik özelliklerinizi gösterir.

Gününüz nasıl geçti?
Yöneticinizin de insan olduğunu unutmayın. Onun da sizin gibi iyi ve kötü günleri olabilir.

Yöneticinizin sizin özel hayatınızı, ailenizi önemsemesini istediğiniz gibi siz de onunla ilgilenin. Sadece iş konuşmayın.

Teşekkür ederim.
İyi bir yönetici, çalışanları işinde başarılı olduğunda onlara teşekkür eder. Peki, kim yöneticisine teşekkür ediyor?

İşimi seviyorum.

İşinizle ilgili her şeyi sevmeseniz bile yöneticinize bahsedebileceğiniz güzel şeyler de vardır.
İşini seven, istekli bir çalışanı hangi yönetici sevmez ki?

Problemi X yoluyla çözebiliriz.
Yöneticiler sorun yaratıcı değil, problem çözücü çalışanları severler. Yöneticinize; “ Böyle bir problemimiz var. Bu problemi X,Y ve Z yolları ile çözebiliriz. Ben X yolu ile çözebileceğimizi düşünüyorum. Çünkü……………………………

Böyle yaparak yaratıcılığınızı göstermiş olursunuz. Yöneticiniz sizin önerdiğiniz çözümleri kullanmasa bile göstermiş olduğunuz çabadan etkilenecektir.

Bunun yapılmasını uygun gördüğüm için yaptım.
Bu cümle herkesin kulağına küpe olmalı. Yöneticiler verdikleri işi kendi başına yapabilen çalışanları takdir ederler.
Tamamladığınız iş sizin asıl işiniz olmadığı halde yaptıysanız yıldızları aldınız demektir.

Bir fikrim var.

İyi bir yönetici yeni düşüncelere açıktır. Fikirlerinizi, önerilerinizi yöneticinizle paylaşmaktan çekinmeyin.

Tatil planı yapmadan önce sizin fikrinizi almak istiyorum.
Otel rezervasyonunuzu yaptınız, uçak biletlerinizi aldınız. Tüm tatil hazırlıklarınızı yaptıktan sonra yöneticinize haftaya tatile gideceğinizi söylüyorsunuz. Bütün yöneticiler bundan nefret eder.

Tatil planınızı yapmadan önce iş yoğunluğunuzu ve uygun zamanı yöneticinizle paylaşmanız ve onun da fikrini almanız daha uygun olacaktır.

Bu işi olmuş bilin.
Yöneticiniz size bir iş verdiğinde gözü arkada kalmıyorsa aranılan çalışan olmanıza az kalmış demektir.

Sizin konuşmanızdan anladığım kadarıyla……………
Duyduğunuzu tekrar etmek aktif bir dinleme tekniğidir.  Size ilk başta garip gelebilir ancak bu sizin yöneticinizi dinlediğinizi ve konuyu anladığınızı gösterir.

Kabul ediyorum bu konuda hata yaptım. Fakat gelecek sefer daha dikkatli olacağım.
Yöneticiler, yalan söylemeyip hatasını kabul eden çalışanları her zaman takdir ederler.

…………. konusunda tavsiyenize ihtiyacım var.
Yöneticiler alanında uzman olarak görülmekten, takdir edilmekten hoşlanırlar. Bu yüzden çalışanlarına kariyerleriyle, mesleki ve kişisel gelişimleriyle ilgili tavsiye vermeyi isterler.

Zaman zaman yöneticinizden tavsiyeler isteyerek kendisini daha değerli hissetmesini sağlayın.

Size katılıyorum.
Herkes düşüncelerinin onaylanmasından hoşlanır, bu kişi yöneticiniz olsa bile.

X Bey sizin görüşünüze de katılıyorum ancak benim de sizinle paylaşmak istediğim şöyle bir düşüncem var.
Yöneticinizin herhangi bir konuyla ilgili hata yaptığını düşündüğünüzde bunu başkalarının yanında paylaşmayın. Yalnız kaldığınızda konuyla ilgili görüşünüzü dile getirin, böylesi daha doğru olacaktır.

Kaynakça: Marr, Bernard, 20 Things Your Boss Will Love To Hear and Why, 2015

10 Mart 2015 Salı

Mutluluk Fabrikası



Bir varmış bir yokmuş, mutluluk fabrikası diye çalışanlarının çok ama çok mutlu olduğu bir fabrika varmış. Fabrikanın sahibi Bay Mutlu için çalışanlarının mutluluğu çok önemliymiş. Bay Mutlu çalışanlar mutlu olursa; performansın artacağını, verimliliğin en üst düzeyde olacağını, kuruma bağlılığın ve müşteri memnuniyetinin artacağını çok iyi biliyormuş. Bu yüzden çalışanlarıyla birlikte vakit geçirerek onları neyin mutlu edeceğini öğrenmiş ve çalışanlarını mutlu edecek pek çok uygulama geliştirmiş. Orada çalışan herkes çok mutluymuş. Onlar mutlu olduğu için Bay Mutlu da, müşteriler de, çalışanların aileleri de mutluymuş.


Her şey çok güzel giderken Bay Mutlu aniden rahatsızlanmış ve yerine Amerika’da okuyan oğlu Bay Ekonomi geçmiş. Bay Ekonomi için en önemli şey paraymış. Ona göre babasının çalışanlar için yaptığı bütün uygulamalar gereksiz, boşa zaman ve para kaybıymış. Koltuğa oturur oturmaz çalışanları mutlu eden bütün uygulamaları kaldırmış ve sadece iş odaklı çalışmaya başlamış. Kendilerine değer verilmediğini düşünen çalışanlar mutsuz olmuş, iş kazaları ve işten ayrılmalar artmış, ürünlerin kalitesi düşmüş, müşteriler şikâyet etmeye başlamış. Bay Ekonomi çalışan mutluluğun ne kadar önemli olduğunu anlamış ama artık her şey için çok geçmiş. Babasının büyük bir emekle kurduğu mutluluk fabrikasını kapatmak zorunda kalmış.


Bay Mutlu’dan İlham Alacağınız 30 Motivasyonel Uygulama

  1. Çalışanlarınızla vakit geçirerek onları nelerin mutlu edeceğini öğrenin. Onları motive edecek uygulamaları hayata geçirin.
  2. Çalışanlarınızın görev tanımlarını netleştirin. Kişi kendisinden neler beklendiğini bilirse işini yapması daha da kolaylaşır.
  3. Çalışanlarınızın terfilerini, emekliliklerini, doğum günlerini küçük bir pastayla kutlayın.
  4. Temalı ofis günleri yapın. Mesela bu pazartesi çikolata günü olsun. Çalışanlarınızı çikolatayla şımartın.
  5. Tutamayacağınız sözler vermeyin. Kaybettiğiniz güveni daha sonra kazanmanız zor olacaktır.
  6. Onlara sorumluluklar verin.
  7. Güzel havalarda çalışanlarınıza günün tadını çıkarabilmeleri için izin verin. Ya da karlı bir günde çalışanların işe gelmelerinin sıkıntılı olacağını hissettiğinizde o günü tatil edin.
  8. Çalışanlarınızı dinleyin, Onların düşüncelerine değer verdiğinizi hissettirin.
  9. İşlerini daha iyi yapmalarını sağlayacak yazılım, program,  yeni bir fotokopi makinesi gibi araçları sağlayın Bu onları daha yaratıcı kılacak ve mutlu edecektir.
  10. Çalışanlarınızın yardım kuruluşlarında gönüllü çalışmalarını destekleyin. Gerektiğinde onlara ücretli izinler verin.
  11. Çalışanlarınız mutsuzsa onları nelerin mutsuz ettiğini sorgulayın ve çözümler üretin.
  12. Her fırsatta çalışanlarınıza teşekkür edin.
  13. Yönetimin aldığı kararlardan çalışanlarınızı haberdar edin.
  14. Çalışanlarınıza eşit davranmak için uğraşmayın, adil olun.
  15. Çalışanlarınızın kariyer planlamalarını yapın.
  16. Çalışanlarınızın mesleki ve kişisel gelişimlerine destek olun.
  17. Çalışanlarınızın kişisel projelerini destekleyin.
  18. Çalışanlarınızla sadece iş konuşmayın. Ailesiyle,  hafta sonu planlarıyla da ilgili olun.
  19. İşe yeni başlayan çalışanlarınızın kurum kültürünü anlamaları ve işe alışmaları için budy / mentor atayın.
  20. Çalışanlarınızın / takımınızın eğlenceli bir fotoğrafını herkesin görebileceği bir yere asın.
  21. Çalışanlarınıza kurumun misyon ve değerlerini ara ara hatırlatın.
  22. Çalışanlarınızın başarılarını kutlayın.
  23. Düzenli aralıklarla çalışanlarınıza feedback verin.
  24. Çalışanlarınıza saygı duyun.
  25. Çalışanlarınızı güçlendirin. Onların lider olmasından korkmayın.
  26. Heyecanlı, coşkulu bir ofis ortamı oluşturun.
  27. Çalışanlarınızla birlikte sosyalleşin. Hafta sonları bowling, paintball gibi yarışmalar organize edin.
  28. Uzun dönemli bir çalışan mutluluğu planlayın.
  29. Çalışanlarınızı düşük ücretle çalıştırmayın.
  30. Deneyin, bıkmadan tekrar deneyin.

8 Mart 2015 Pazar

Planlı Çalışmak




Artan rekabet koşullarında zaman  çok önemli. Hepimiz yapacak çok işimiz olduğundan ancak bunları yapmaya zamanımız olmadığından şikâyet ederiz.  
Planlı yaşamayı öğrenerek zamanınızı yönetebilirsiniz... Bu sayede hem organize olur hem de yapmayı unuttuğunuz bir iş kalmaz.

Mesainin ilk 10 dakikası

Sabah ofise geldiniz ve kendinize güzel bir kahve söylediniz. Kahvenizi yudumlarken 10 dakikanızı ayırarak yoğun iş gününüzü planlayabilirsiniz. Öncelikli işlerinizi belirleyin ve gün içerisinde yapmanız gereken işleri önem sırasına göre planlayın.

Bu sabah yapmam gereken en önemli iş ne?

Bugün için ajandama not aldığım ne var?

Gün içerisinde yapmam gereken telefon görüşmeleri var mı?

Bugün hangi toplantılara katılacağım?

Bugün tamamlamam gereken bir iş & proje var mı?

Mesainin son 10 dakikası

Gözünüz saatinizde. Çok yoruldunuz ve mesainin bitmesine az bir zaman kaldı. Mesainizin son 10 dakikasını gününüzü özetlemeye ayırırsanız, hem tamamladığınız işleri görüp rahatlarsınız hem de yarın için zaman kazanırsınız.

Teşekkür etmem gereken birileri var mı?

Gün içerisinde yaptığım en önemli iş neydi?

Yarın hangi toplantılara katılacağım?

Yarın yapmam gereken neler var?






Kaynakça: Robinson, Andy, How To Spend The First And Last 10 Minutes Of Your Workday, 2015




5 Mart 2015 Perşembe

Kraliçe Arı Sendromu



Kraliçe arı; bal arısı kolonilerinde görülen; yetişkin, çiftleşmiş dişi arıdır.  Genellikle bir kolonide tek bir kraliçe bulunur ve kolonideki arıların çoğunun annesidir.

İş hayatı da arı kovanına benzer. Kraliçe arı olmak için savaşan pek çok kadın vardır.
Kraliçe Arı Sendromu; çalışma hayatında özellikle üst yönetimde çalışan kadınların, diğer kadınları ezerek, yok sayarak onları yönetme durumudur.

Kısacası kadın çalışanın diğer kadın çalışanlara yaptığı mobbinge “ Kraliçe Arı Sendromu “ denir.
İletişim, ekip çalışması, empati, çatışma ve değişim yönetimi gibi konularda kadınların daha başarılı olmaları nedeniyle iş hayatındaki kadın sayısı oldukça artmıştır. Özellikle son yıllarda üst düzey yönetici pozisyonunda kadın çalışanlara sıkça rastlamaktayız.

Ancak yapılan araştırmalara göre kadınlar, kadın yönetici yerine erkek yöneticiyi tercih ediyor ve yükseldikçe etrafında diğer kadın çalışanları istemiyor. Kraliçe arılar oyunun kurallarını kendileri belirlemek istiyor.

Kraliçe arılar iş hayatında var olmak için erkek gibi davranmak zorunda olduklarını düşünürler. Kendilerini kabul ettirmek için erkek davranışlarını örnek alarak erkek gibi hareket etmeye başlarlar. Bu davranışları da kadın çalışanlara karşı kullanırlar.

Kraliçe arı, diğer kadınların rekabet etmesini engellemeye çalışır.

Kendisine bağlı çalışan kadınların yükselmesini desteklemez.

Kendisini diğer kadınlardan koruma düşüncesiyle diğer kadınları uzaklaştırmak ister.

İşleri değil diğer kadını kontrol etmek ister.

Kendini herkese ispat etme telaşındadır.

Kadınsal hırsları profesyonelliğin önüne geçer.

Korku yaratarak düzen sağlamak ister.

Aşırı denetimci olup gücü hep ellerinde tutmak ister.

Diğer kadın çalışanlara sen yoksun mesajı vererek onu yalnızlaştırmak ister.

Diğer kadını itibarsızlaştırmak için uğraşır. Onu istenmeyen kişi ilan eder.

Kadını mutsuz edecek davranışlarda bulunur.

Çalışanlara diğer kadının dedikodusunu yapar.

Diğer kadını gülünç duruma düşürmeye çalışır.

Diğer kadını zayıf duruma düşürerek performansını etkiler.

Kadının hata yapması için zemin hazırlar.


3 Mart 2015 Salı

Ofisteki Düşmanınız



İş hayatı ormana benzer. Nasıl ormanlar ağaçlarla çevriliyse, sizin etrafınız da muhtemel düşmanlarla çevrilidir. Emin olun tahmin ettiğinizden daha fazla düşmanınız vardır.
Etrafınıza şöyle bir bakın. Aşağıdaki özelliklere uyan bir çalışma arkadaşınız varsa düşmanınızı buldunuz demektir.

Gülümseyen Katil
Düşmanlarınızdan en öldürücü olanıdır. Size sürekli iltifat eder. Ancak gülümsemesinin arkasında sizinle ilgili planladığı entrikaları vardır. Size karşı o kadar iyidir ki düşmanınız olduğunu bile anlayamazsınız. Onun sizin düşmanınız olduğunu anlamanız uzun zaman alacaktır. Bundan sonra biri size iltifat ettiğinde iki kere düşünün.

Dedikoducu
Zeki olmaya gerek yok. Başkalarının dedikodusunu yapan çalışma arkadaşınız sizin de dedikodunuzu yapacaktır. Böyle kişilere özel hayatınızla ilgili çok fazla bilgi vermemeye dikkat edin. Kendinizi dedikoducunun tuzağında bulduğunuzu düşünürseniz, sorusuna soruyla cevap verin.

Dost mu Düşman mı Belli Değil
Bu kişi dostunuz sandığınız düşmanınızdır. Etrafınızdaki çalışma arkadaşlarınızın çoğu bu kategoriye girer. Terfiinize sizinle birlikte sevinir ancak tek amacı daha sonra kullanmak üzere bilgi toplamaktır. Sizin stratejilerinizi, planlarınızı öğrenecek kadar size yakındır. Bu kişiler sadece kendilerini düşünürler ve amaçlarına ulaşmak için yapmayacakları şey yoktur.

Kraliçe ve Krallar
Kraliçe ve krallar olmasa şirketler batar. Koca şirkette onlardan çok çalışan yoktur. Onlara göre tüm çalışma arkadaşları hiç bir işten anlamaz,  internette sörf yapar. Sadece kraliçe ve krallar çalışır. Yapacak bir iş olmazsa bile her zaman yoğunluktan şikâyet ederler. Ne zaman ‘’Nasılsın?’’ diye sorsanız, yığınla birikmiş işinden, tüm departmanın yükünü kendi üstlendiğinden yakınır. Aslında gerçek hiç de öyle değildir. Kovulmaktan en çok korkan çalışan tipidir. Bu tiplerden mümkün olduğunca uzaklaşın. Çünkü o kadar çok kendinden ve yaptığı işlerden bahseder ki, kendinizi şirket için çok değersiz hissedersiniz

Görünen Düşman Strateji İstemez
En iyi düşman türüdür. Çünkü kişinin sizden hoşlanmadığını bilirsiniz. Sizden hoşlanmadıklarını davranışlarıyla belli ederler ya da size söylerler. Onunla çalışırken rahat hissedersiniz, çünkü nerde duracağınızı bilirsiniz. Stratejik bir oyun oynamanıza gerek yoktur.



  
Kaynakça: Rose, Amanda, How to identify your enemies (in business ), 2015

25 Şubat 2015 Çarşamba

Mülakat Günü Grip Oldum Hayata Küstüm


                                       

Tam da grip mevsimindeyiz. Bu havalarda kendimizi ne kadar korursak koruyalım, grip olmaktan kaçamıyoruz.

İş arıyorsunuz ve önceden planlanan görüşmeleriniz var. Hiçbir şey grip olmanızdan daha kötü olamaz. Evde kalıp dinlenmeniz, kızarmış bir burunla, bir elinizde peçeteyle mülakata gitmekten daha iyidir.

Ancak görüşmeyi ertelemeniz iş başvurunuzu tehlikeye atacaktır. Mülakatı ertelemek istediğinizde size başka bir mülakat tarihi vereceklerini bilemezsiniz. Önemli bir nedeniniz yoksa iş görüşmelerinizi asla ertelemeyin.

Mülakata gidemeyecek kadar hasta olduğunuzu düşünüyorsanız, mülakatı ertelemek için işe alım uzmanını arayın. Bir ya da iki gün önce bildirmek en uygun olanı ancak mülakat günü aramanız gerekiyorsa mümkün olduğunca erken aramaya dikkat edin. Sekreteri arayıp ona mesaj bırakmayın. Görüşmeyi yapacak işe alım uzmanına ya da asistanına ulaşmaya çalışın. Okunmaması ihtimalini de düşünerek mail göndermeyin. Hiç kimseye ulaşamadığınız zaman son çare mail gönderin. E- mail de mazeretinizi açıklamadan önce hangi pozisyon için nerede, ne zaman kiminle görüşme yapacağınızı da belirtin.

İşe alım uzmanına ulaştığınızda görüşmeyi ertelemenin mümkün olup olmadığını sorun ve neden iptal etmek istediğinizi kısaca açıklayın. Telefonu kapatmadan önce gösterdikleri nezaket için teşekkür etmeyi de unutmayın. İkinci bir mülakat tarihi verildiğinde mutlaka onlara uyun.

Pek çok kurum mazeret göstermeden iş görüşmesine gelmeyen adayları kara listeye alıyor ve ilerleyen zamanlarda farklı pozisyonlar için bile adaya ikinci bir şans vermiyorlar.

Yapmanız gereken en iyi şey gripten kurtulmak. Gripten kaçamadıysanız sağlığınız ve iş arayışınız için bol bol dinlenin ve C vitamini alın.

 

 

 

Kaynakça: Bradley, Arleen, 2015, Interview and the Flu: What I do

16 Şubat 2015 Pazartesi

Saçı Uzun Aklı Kısa


Kadın neden çalışır ki?
Otursun evinde, evinin hanımı olsun!
Ama ben illa çalışacağım diye tutturursa uyması gereken kurallar vardır. Ülkemizde çalışan kadın olmak öyle kolay değildir.
Çalışmayı Düşünen Kadına Pardon Bayana Tavsiyeler
Öncelikle sen kadın değil bayansın!
Erkeklerle eşit koşullarda çalışmayı ancak rüyanda görürsün!
Evinin temizliğini,  kocanın ütüsünü aksatma!
Çok gülme hatta hiç gülme!
Çalışma arkadaşlarına şakalar yapma!
Kadın olduğunu asla hissettirme!
Mini etek giyme!
Topuklu ayakkabı hiç giyme!
Saçını sarıya boyatma!
Bakımlı olma!
Terfi edeceğim gibi hayaller kurma. Unutma erkekler senden daha zeki!
Aynı işte erkekten daha az maaş alacağını bilerek çalışmaya karar ver!
Annelik rolünü unutma!
Yanında edilen küfürleri duymamazlıktan gel!
Öğretmenlik, hemşirelik gibi feminize olmuş işlerde çalış. Mühendislik, belediye başkanlığı sana göre değil!
Kendini göstermek için erkekten daha yüksek performansla çalış!
Eşinin çalışmanı desteklemesini bekleme!
Erkekler senden emir almak istemeyecek bunu unutma!
Sen kadınsın, duygusalsın çalışmak senin neyine…

Yazacak çok şey var aslında... Erkek egemen çalışma hayatında kadın olarak çalışmak gerçekten zor.

12 Şubat 2015 Perşembe

Urfa'da Oxford Vardi Da Biz Mi Gitmedik?


Sahte diploma vakalarını son günlerde sıkça duyuyoruz. Beni en çok şaşırtan ise bu olayın TÜBİTAK'da yaşanması oldu. TÜBİTAK gibi bir kurum bile sahte diplomalı birini fark edemiyorsa diğer kurumları düşünmek bile istemiyorum.
Sahte diploma alanlar, yıllarca okumuş uğraşmış insanların hakkını yiyip iş bulmanın yanı sıra, kurumlardan haksız maaş alarak kurumları da zarara uğratıyorlar.
 
İnsan kaynakları çalışanı olarak işe yeni başlayacak adaylardan istediğimiz diploma ya da sertifikaların doğruluğunu sorguluyor muyuz?
Benim cevabım koca bir H A Y I R!

Pek çoğumuz adaya güveniyoruz.  Ancak sahte diplomalıların oldukça profesyonel olduklarını unutmamalıyız. Bu kişiler mülakattan önce yoğun bir makale- tez okuma dönemine giriyorlar. Sahte diploma aldıkları bölümle ilgili sertifika programlarına, seminerlere katılıp, literatürü su gibi içiyorlar. Oldukça hazırlanmış bir şekilde mülakata geldikleri için ilk etapta fark edilmeleri güç. Mülakatlarda ve yazılı sınavlarda sahte diploma sahiplerinin diğer adaylardan daha başarılı olması, yakalanmamak için çok çalıştıkları dikkate alındığında şaşırtıcı bir sonuç değil.

Sahte diplomaların önüne geçmek aslında çok kolay. Üniversiteler,  mezunlarını kendi web sayfalarında yayınlayabilirler.   Ya da YÖK işverenlerin şifreleriyle giriş yapabileceği “ Mezun Sorgulama Sistemi “ oluşturabilir. 

Sahte Diplomaların Bilinmeyenleri

En çok tercih edilen üniversite ODTÜ.
Kim ODTÜ’den mezun olmak istemez ki. Sahte diploma almak isteyenler;  madem üniversite mezunu oluyorum olmuşken ODTÜ olsun diye düşünüyorlar galiba.

Türkiye genelinde en çok Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinde yaygın.
Sahte diplama ücreti 3 bin ile 40 arasında değişiyor.
Doğu bölgelerinde sahte diploma almak daha ucuz. Ancak Batı’ya doğru gidince 40 bin liraya kadar çıkabiliyor.

Sahte diplomalar tek kişi tarafından satılmıyor.
Sahte diploma satan 30 kişilik çeteler de var. Hatta bu çeteler bir matbaa kurup işi profesyonelliğe dökmüşler.
Meslek Yüksek Okulundan mezun bir insan kaynakları çalışanı işe başlayacak bir adayın diplomasını iyi niyetle ( ! ) belki günün birinde lazım olur diyerek fazladan fotokopi çekmiş. Daha sonra isim kısmını değiştirerek kendine sahte bir diplama hazırlamış.

Pek çok sahte diploma çeşidi var.
Para karşılığı istediğiniz üniversitede,  lisede istediğiniz bölümde okuyabiliyorsunuz. Bununla da yetinmeyip kariyer basamaklarını hızlı tırmanmak isteyenler yüksek lisans ya da doktora da yapabiliyor. Sahte diplomayla profesör olmak da mümkün.
Sahte ustalık, kalfalık belgesi de mevcut.

Sahte diplomayla en çok tercih edilen iş devlet memurluğu. 
KPSS’ye girip karı koca öğretmen olarak atananlar bile var.
Beni en çok şaşırtanlardan biri de, Balıkesir’de 42 kişinin sahte diplomayla mimarlık yapması oldu. Bu 42 kişi Kıbrıs’taki özel üniversiteler adına düzenlenmiş sahte diplomalarla YÖK’ten denklik alıp bu denklikleri notere onaylattıktan sonra “ Mimarlar Odası “ na kayıt yaptırmışlar. Gerçek bir mimar gibi birçok şehirde belediyelerle birlikte proje yapmışlar. Gerçeğin ortaya çıkmasıyla birlikte imzalar geçersiz olduğu için bu projelerin ruhsatlarının iptal edilmesi söz konusu.

Kısa dönem askerlik yapmak için sahte diploma alanlar da var.

 
İş bulamayan üniversite mezunları da yurt dışındaki üniversitelerden mezun olmuş gibi sahte yüksek lisans, doktora belgesi alıyorlar.

Sahte diploma almak, İş Kanununun ahlak ve iyi niyet kurallarına uymamaktadır.
İş Kanunun 4857/25.maddesine göre işverene haklı nedenle fesih hakkını doğurmakta.
Sahte diploma alanlar hakkında evraktan sahtecilik suçundan, 2 yıldan 5 yıla kadar hapis istemiyle dava açılabilmektedir.
 
Forumlardan birinde rastladığım bir yorumu da hiçbir ekleme yapmadan sizinle paylaşmak istiyorum.
Şimdi arkadaşlar benim bir arkadaşım, çok iyi niyetli çalışkan bir insan ama lise terk. Çalışıp para kazanması lazım, lakin lise mezunu olmadığından iş bulması hayli zor.
Market zincirlerinde iyi işler var A101, BİM gibi. Ama lise diploması istiyorlar.
Arkadaşımada uygun bir iş. Şimdi ben kendi lise diplomamı biraz bilgisayar yardımIyla bilgilerini değiştirip fotokopi şeklinde arkadaşımınmış gibi yaparım.
Zaten böyle işyerleri fotokopi istiyorlar. Fotokopi olarak veririm.
Benim size sormak istediğim, böyle çalışma yerleri bunun sahte olduğunu anlarlar mı? Anlarlarsa arkadaşım tanımadığım birinden satın aldım dese arkadaşımda ceza yer mi? 
Lütfen kimse gitsin okusun demesin arkadaş zaten aöf de okuyor ama ekonomik olarak zorluklar yaşadığından okuyamamış ve şimdi dört yıl aöf de okurken de iyi bir işte çalışmak istiyor.
Ve de gerek diksiyonu gerek oturup kalkışı giyinişi gayet prezantabl bir arkadaş. O işi çok rahat yapabilir.


Biz İnsan Kaynakları Uzmanı olarak sahte diplamaların önüne nasıl geçebiliriz? Önerilerinizi bekliyorum.

Keyifli okumalar...

8 Şubat 2015 Pazar

Ofiste Yapılmaması Gereken 50 Sakıncalı Hareket


Dört gözle beklediğiniz terfiyi sizin yerinize işi hiç bilmeyen, sevimsiz çalışma arkadaşınız aldı. Oysaki terfi sizin hakkınızdı. Ondan eksiğiniz yok fazlanız var.
İşi bilmek, o konunun uzmanı olmak önemli ama bir yere kadar. Sizi başkalarından ayıran iş yapış şekliniz, davranış özellikleriniz. Genel davranış şekliniz tahmin ettiğinizden daha önemli.  Şu anda çalıştığınız kurumdaki yöneticilerin davranış şekillerini, diğer çalışanlarla iletişimini gözlemlemekle işe başlayın. Onları diğerlerinden ayıran özellikleri siz de hemen fark edeceksiniz.
Terfi almak, yönetici olmak istiyorsanız diğer çalışanlara ilham vermelisiniz. Onlara örnek olacak davranışlar sergilemelisiniz.
Şu andaki işinize göre değil, istediğiniz işe göre davranışlar sergileyin. Nasıl olsa asistan& eleman pozisyonunda çalışıyorum, bunlar benden beklenen davranışlar değil, özenli davranmama gerek yok diye düşünüp hata yapmayın. Bu tarz kaba, diğer çalışanları rahatsız edebilecek davranışlar sergilemeyin yoksa iş hayatında memur doğar, memur olarak ölürsünüz. Başkalarının terfisini kıskanarak uzaktan izlersiniz.
Ofiste uyulması gereken yazılı olmayan kurallar vardır. Bu kurallar daha çok başka başkalarını rahatsız etmemek için dikkat edilmesi gereken görgü kurallarıdır. Görgü kuralı deyince hafife almayın, maddeleri okuyunca kendinizden de çok şey bulacaksınız.
Aşağıda maddelenmiş davranışlardan en az beşini yapıyorsanız sizin için tehlike çanları çalıyor demektir. Neden terfi almadığınıza şaşırmamalı…
Ofiste Yapılmaması Gereken 50 Sakıncalı Hareket
  1. Sürekli selfie çekmek,
  2. Masanın altında ayakkabı çıkarmak,
  3. Yüksek sesle konuşmak,
  4. Tırnak kesmek,
  5. Sakız çiğnemekle yetinmeyip balon şişirmek,
  6. Sürekli şarkı mırıldanmak,
  7. İşe geç kalacağım diye sürülemeyen ojeleri ofiste sürmek,
  8. Kahve içip üzerine bir de falına bakmak,
  9. Ter kokmak,
  10. Burun, kulak karıştırmak,
  11. Küfürlü konuşmak,
  12. Yöneticilerin, çalışma arkadaşlarının taklidini yapmak,
  13. Sevgilinizle uzun uzun telefonda konuşmak,
  14. Makyaj yapmak,
  15. Kahkahalarla gülmek,
  16. Depresyondan bir türlü çıkamamak,
  17. Kurumun politikalarından sürekli şikâyet etmek,
  18. Çıt çıt çekirdek yemek,
  19. Müstehcen fıkralar anlatmak,
  20. Çok konuşmak,
  21. Bilgisayarda video, film izlemek,
  22. İş arkadaşlarına X Hanım, Y Bey demek yerine, ağbi, abla şeklinde hitap etmek,
  23. Çalışırken çok ses çıkarmak,
  24. Her şeye muhalif olmak,
  25. Uyumak,
  26. Yalan söylemek,
  27. Masada sivilce sıkmak,
  28. Kendi kendine konuşmak,
  29. Şapırdatarak bir şeyler yemek,
  30. Başkalarını rahatsız edecek şekilde müzik dinlemek,
  31. Yakın çalışma arkadaşlarına asılmak,
  32. Başın ağrısa izin istemek,
  33. Sürekli iş yoğunluğundan şikâyet etmek,
  34. Sarhoş olmak,
  35. Herkesi eleştirmek,
  36. Bolca dedikodu yapmak,
  37. Tespih çekmek,
  38. Vaktinin çoğunu internette geçirmek,
  39. Su içerken gargara yapmak,
  40. Keyfine göre çalışma arkadaşlarına sormadan klimayı, pencereyi açıp kapatmak,
  41. Astım hastası olan çalışma arkadaşınıza inat parfüm sıkmak,
  42. Uygunsuz giyinmek,
  43. Tırnak, ayakkabı vb. temizliğine dikkat etmemek,
  44. Çalışma arkadaşlarınla sokak ağzıyla tartışmak,
  45. Buram buram hacı yağı kokmak,
  46. İşe geç gelmeyi adet haline getirmek,
  47. Özel hayatından bahsetmek & akrabalarını çekiştirmek,
  48. Sanki evdeymiş gibi gerilerek esnemek,
  49. Elinden aynayı düşürmemek,
  50. Sen hariç diğer çalışanların çalışmadığından, bütün iş yükünün sende olduğundan yakınıp durmak, 







Not:  Liste zaman zaman güncellenecektir. Eklemek istedikleriniz olursa lütfen paylaşın.